Suçlu hep sizdiniz ve siz kalmalıydınız.Fatih Tekke’nin geri dönüşü için; “Kulüp imkânları elveriyorsa neden olmasın!” dediğiniz halde bir yönetici; “O molla bir daha bu kulüpten içeri giremez!” diyordu ama Tekke’nin dönmeyişinin sorumlusu siz oluyordunuz. Dönmesinin neler getirip neler götüreceği ayrı bir tartışmanın konusu.
Cuma namazına gidecek futbolcular için antrenman saatlerin değiştiriyordunuz ama Trabzon’un anlı şanlı medyasında; “Namaz kılanlara kafayı taktığınız” iddia ediliyor, bu yapılırken de Giray Bulak’ın dinî hoş görüsünden örnekler sunuluyordu.
Size söylemiştim Hocam;Bu güruhun amacına ulaşmak için çiğnemeyeceği değer kirletmeyeceği mukaddes yoktur.Ve amaçlarına ulaştılar: siz gittiniz.
Bize duymak istediğimiz tatlı yalanları, kendimizi dev aynasında görmeye, egomuzu takdis ve tavaf etmeye devam edeceğimiz neşideleri terennüm eden sahte dostlardan olmak yerine, hatalarımızla yüzleşmemizi ve onları düzeltmemizi telkin eden, “acı söyleyen” bir dost olmayı tercih ettiniz. “Bu takımın 25 yıldır neden şampiyon olamadığını bir düşünün?” diyordunuz hedef saptırdığınız söyleniyordu. “Dünyanın hiçbir yerinde protesto edilerek, küfür ve hakarete uğratılarak performansı artırılan bir futbolcu yoktur. Futbolculara sahip çıkın.” diyordunuz. Birileri karşınızda utanmadan; “Bu takım 80 puanla ikinci olduğunda da, ilk yarısını 6-0 önde kapadığı maçın ikinci yarısında gol atamadığında da yuhalandı, küfre maruz kaldı.” diyecek kadar yüzsüzleşiyordu.
“Merd-i Kıptî şecaat arz ederken sirkatin söyler.”
Siz suçluydunuz ve suçlu kalmalıydınız.
Takım iyi sonuçlar alırken Başkan ve yöneticiler aldıkları oyuncularla övünüyordu ama sonuçlar kötü olunca onlar sizin getirttiğiniz adamlar oluyordu her ne hikmetse. Başkanın emeklerine yazıktı. Sizin emekleriniz mi? Öyle bir şey olamazdı. “Ersun ne yaptı ki?” deniliyordu. Galibiyetler yönetimini ama mağlubiyetler için siz adres gösteriliyordunuz kameraların karşısında.
Suçluydunuz ve suçlu kalmalıydınız Hocam.
Arkanızdaki taraftar desteğin peyderpey eritmek için yapılan çalışmalar, sıkça hoca değişikliğinden bıktığı içi kerhen dahi olsa siz destek verenlere yapılan telkinler, bildikleri üç beş İngilizce kelimeyi size hakarette kullanan “entelektüel” cücelerin çabaları sonunda meyvesini verdi ve siz gittiniz.
“Gittin amma ki kodun hasret ile canı bile.”Siz bir semboldünüz bu şehirde Hocam.Alaylıya karşı mekteplinin, statükoya karşı değişimin, dededen kalma yöntemlere karşı bilimselliğin, sürü psikolojisine karşı bireyselliğin, duygusallığa karşı aklîliğin sembolü. Belki de bu yüzden pek çok kişi duygu dünyanızı fark edemedi, ne kadar büyük bir yüreğiniz olduğunu bilemedi. Bilgece sükûtunuz kibir olarak algılandı. Eleştirileriniz ukalalık olarak.Gittiniz de kim kaybetti.Bana; “Bunun kazananı yok, herkes kaybetti.” dediniz ama yanılıyorsunuz Hocam. Kazananı var. Trabzon’un seçilmişleri bir kez daha kazandı. Kemikleşmiş çıkar tabakası, maziperest sülükler sosyal özne oluşlarını bir kez daha pekiştirdiler. Aldıkları her kurban, yıldırdıkları er ezber bozan onları daha da besliyor.Eğer vaktiniz olursa TV kanallarına, özellikle de yere kanallara bakın; onlarla karşılaşacaksınız. Kimisini en korktuğu hasmını nihayet yiyebilmiş ve ağzından kan damlayan ve kan çanağı gözlerle etrafına ürkütücü bakışlar fırlatan etçil bir dinozor, kimisini gözyaşı döken bir timsah olarak göreceksiniz. Kimileri ise Pavlov’un köpekleri gibi salyalar akıtarak şehirde dolaşmaktalar.
Gittiniz…
Tıpkı milli takımda olduğu gibi gelişiniz değil, gidişiniz lobilerin eseri oldu.
“İstikrar” adına size kerhen destek verenlerin; yerinize gelenin sizi aratacağı” korkusuyla yoğrulmuş endişeli kararsızlığı kaldı geriye. En küçük bir memnuniyetsizlikte ortalığı ayağa kaldıranlara karşı hiç sesi çıkmayan ama “Sonuna kadar Ersun Yanal!” diyenlerin eylemsizlik ve tepkisizliği ve bir grubun zafer naraları.
Gittiniz…
Yerinde sayanların yürüyenlerden hatta koşanlardan çok daha fazla ayak patırtısı çıkardığı bu şehirden gittiniz.Gittiniz şu an büyük isimler ortaya atılarak taraftarın gazı alınıyor. Ağızlara ballar çalınıyor.Dev aynası yeniden cilalandı Hocam.Ferguson TS’a gelmek için Manchester’a rest çekmiş; Morinho; “TS’dan birileri ararsa hemen bağla” diye sekreterine not bırakmış; Venger TS’dan hiçbir yöneticiye ulaşamadığı için basın yoluyla; “Göreve hazırım.” mesajı yollamış, Van Gaal bütün teklifleri elinin tersiyle itmiş, teklif bekliyormuş; Capello uçak biletini alıp yollara düşmüş; Lucescu; “Ya Trabzon ya trajik son!” diye feryat figan ediyormuş…
Gidişiniz bir şey değil de bu şehirde cehalet ve karanlığın, şahsa tapıcılığın, statükonun bir kez daha kazanmış olması kanıma dokunuyor be Hocam.
Gittiniz…Ne bilgece dostluğunuzdan vazgeçeceğim ne de Trabzonspor’dan.Bilakis mücadelem daha sert ve daha tavizsiz sürecek.Dedim ya siz bir semboldünüz.
Allah yolunuzu ve bahtınızı açık etsin Hocam.
*Facebook'ta özel mesaj yolu ile gönderilen Ersun Yanal'a yazılmış bir veda mektubu..Yorum yapmak bile gelmiyor içimden..