18 Haziran 2009 Perşembe

Veda Mektubu

Suçlu hep sizdiniz ve siz kalmalıydınız.Fatih Tekke’nin geri dönüşü için; “Kulüp imkânları elveriyorsa neden olmasın!” dediğiniz halde bir yönetici; “O molla bir daha bu kulüpten içeri giremez!” diyordu ama Tekke’nin dönmeyişinin sorumlusu siz oluyordunuz. Dönmesinin neler getirip neler götüreceği ayrı bir tartışmanın konusu.
Cuma namazına gidecek futbolcular için antrenman saatlerin değiştiriyordunuz ama Trabzon’un anlı şanlı medyasında; “Namaz kılanlara kafayı taktığınız” iddia ediliyor, bu yapılırken de Giray Bulak’ın dinî hoş görüsünden örnekler sunuluyordu.
Size söylemiştim Hocam;Bu güruhun amacına ulaşmak için çiğnemeyeceği değer kirletmeyeceği mukaddes yoktur.Ve amaçlarına ulaştılar: siz gittiniz.
Bize duymak istediğimiz tatlı yalanları, kendimizi dev aynasında görmeye, egomuzu takdis ve tavaf etmeye devam edeceğimiz neşideleri terennüm eden sahte dostlardan olmak yerine, hatalarımızla yüzleşmemizi ve onları düzeltmemizi telkin eden, “acı söyleyen” bir dost olmayı tercih ettiniz. “Bu takımın 25 yıldır neden şampiyon olamadığını bir düşünün?” diyordunuz hedef saptırdığınız söyleniyordu. “Dünyanın hiçbir yerinde protesto edilerek, küfür ve hakarete uğratılarak performansı artırılan bir futbolcu yoktur. Futbolculara sahip çıkın.” diyordunuz. Birileri karşınızda utanmadan; “Bu takım 80 puanla ikinci olduğunda da, ilk yarısını 6-0 önde kapadığı maçın ikinci yarısında gol atamadığında da yuhalandı, küfre maruz kaldı.” diyecek kadar yüzsüzleşiyordu.
“Merd-i Kıptî şecaat arz ederken sirkatin söyler.”
Siz suçluydunuz ve suçlu kalmalıydınız.
Takım iyi sonuçlar alırken Başkan ve yöneticiler aldıkları oyuncularla övünüyordu ama sonuçlar kötü olunca onlar sizin getirttiğiniz adamlar oluyordu her ne hikmetse. Başkanın emeklerine yazıktı. Sizin emekleriniz mi? Öyle bir şey olamazdı. “Ersun ne yaptı ki?” deniliyordu. Galibiyetler yönetimini ama mağlubiyetler için siz adres gösteriliyordunuz kameraların karşısında.
Suçluydunuz ve suçlu kalmalıydınız Hocam.
Arkanızdaki taraftar desteğin peyderpey eritmek için yapılan çalışmalar, sıkça hoca değişikliğinden bıktığı içi kerhen dahi olsa siz destek verenlere yapılan telkinler, bildikleri üç beş İngilizce kelimeyi size hakarette kullanan “entelektüel” cücelerin çabaları sonunda meyvesini verdi ve siz gittiniz.
“Gittin amma ki kodun hasret ile canı bile.”Siz bir semboldünüz bu şehirde Hocam.Alaylıya karşı mekteplinin, statükoya karşı değişimin, dededen kalma yöntemlere karşı bilimselliğin, sürü psikolojisine karşı bireyselliğin, duygusallığa karşı aklîliğin sembolü. Belki de bu yüzden pek çok kişi duygu dünyanızı fark edemedi, ne kadar büyük bir yüreğiniz olduğunu bilemedi. Bilgece sükûtunuz kibir olarak algılandı. Eleştirileriniz ukalalık olarak.Gittiniz de kim kaybetti.Bana; “Bunun kazananı yok, herkes kaybetti.” dediniz ama yanılıyorsunuz Hocam. Kazananı var. Trabzon’un seçilmişleri bir kez daha kazandı. Kemikleşmiş çıkar tabakası, maziperest sülükler sosyal özne oluşlarını bir kez daha pekiştirdiler. Aldıkları her kurban, yıldırdıkları er ezber bozan onları daha da besliyor.Eğer vaktiniz olursa TV kanallarına, özellikle de yere kanallara bakın; onlarla karşılaşacaksınız. Kimisini en korktuğu hasmını nihayet yiyebilmiş ve ağzından kan damlayan ve kan çanağı gözlerle etrafına ürkütücü bakışlar fırlatan etçil bir dinozor, kimisini gözyaşı döken bir timsah olarak göreceksiniz. Kimileri ise Pavlov’un köpekleri gibi salyalar akıtarak şehirde dolaşmaktalar.
Gittiniz…
Tıpkı milli takımda olduğu gibi gelişiniz değil, gidişiniz lobilerin eseri oldu.
“İstikrar” adına size kerhen destek verenlerin; yerinize gelenin sizi aratacağı” korkusuyla yoğrulmuş endişeli kararsızlığı kaldı geriye. En küçük bir memnuniyetsizlikte ortalığı ayağa kaldıranlara karşı hiç sesi çıkmayan ama “Sonuna kadar Ersun Yanal!” diyenlerin eylemsizlik ve tepkisizliği ve bir grubun zafer naraları.
Gittiniz…
Yerinde sayanların yürüyenlerden hatta koşanlardan çok daha fazla ayak patırtısı çıkardığı bu şehirden gittiniz.Gittiniz şu an büyük isimler ortaya atılarak taraftarın gazı alınıyor. Ağızlara ballar çalınıyor.Dev aynası yeniden cilalandı Hocam.Ferguson TS’a gelmek için Manchester’a rest çekmiş; Morinho; “TS’dan birileri ararsa hemen bağla” diye sekreterine not bırakmış; Venger TS’dan hiçbir yöneticiye ulaşamadığı için basın yoluyla; “Göreve hazırım.” mesajı yollamış, Van Gaal bütün teklifleri elinin tersiyle itmiş, teklif bekliyormuş; Capello uçak biletini alıp yollara düşmüş; Lucescu; “Ya Trabzon ya trajik son!” diye feryat figan ediyormuş…
Gidişiniz bir şey değil de bu şehirde cehalet ve karanlığın, şahsa tapıcılığın, statükonun bir kez daha kazanmış olması kanıma dokunuyor be Hocam.
Gittiniz…Ne bilgece dostluğunuzdan vazgeçeceğim ne de Trabzonspor’dan.Bilakis mücadelem daha sert ve daha tavizsiz sürecek.Dedim ya siz bir semboldünüz.
Allah yolunuzu ve bahtınızı açık etsin Hocam.
*Facebook'ta özel mesaj yolu ile gönderilen Ersun Yanal'a yazılmış bir veda mektubu..Yorum yapmak bile gelmiyor içimden..

13 Haziran 2009 Cumartesi

Futbol Ahlakı



Mehmet Topuz transferi sonunda nihayete erdi ve bizde kurtulduk. Para futbolun içerisinde girince bu tür durumlar kaçınılmaz oluyor. Örneğin Fenerbahçe ile ismi özdeşlemiş Rıdvan Dilmen 1988 yılında önce Galatasaray ile anlaşmış,daha sonra kararını değiştirip Fenerbahçe ile anlaşmış. Bu kararda paranın etkisi var mıdır bilemeyiz ama yukarıda ki fotoğraf o günlerden tatlı bir hatıra olarak kalmış.

6 Haziran 2009 Cumartesi

Ve Yeniden Fırtına(!)

2008 Şubat ayı içerisinde Trabzonspor'un belkide en önemli olağan genel kurullarından bir tanesi yapıldı. Tarifi imkansız aşkla ve şevkle bütün olumsuzluklara rağmen peşinden gidilen renklerin temsil yetkisi Sadri Şener'e verilmişti. O dönemde Sadri Şener'in elini havaya kaldırıp bükemediğim bileği öperim diyebilen kaybeden diğer başkan adayı bile kaos ortamından yararlanmanın fırsatlarını kolladı. İşte bugün Trabzonspor'da gelinen olumsuz noktanın en iyi örneği.
Neler yapılması gerekiyordu bu zaman zarfında ? Neler yapıldı ? Neler yapılmadı veya yapılamadı ? Hatta dahada ciddisi yaptırılmadı birileri tarafından.
Öncelikle kulübün son zamanlarda ülke sathında ve uluslararası arenada ayağa düşürülen imajını düzeltmek için Sadri Şener biçilmiş kaftandı ve öylede oldu.Türkiye sınırları içerisinde popüleritesi en yüksek teknik direktörlerden birisi olan Ersun Yanal takımın başındaydı,buna Sadri Şener'de eklenince taraftarın aklında ki ekip tamamlanmıştı.Taraftarın takımdan futbol adına 2007-2008 sezonundan fazla bir beklentisi yoktu.
Yönetim kurulunun ve teknik ekibin önünde transfer başta olmak üzere halledilmesi gereken işler için 3-4 ay gibi uzun bir zaman vardı. Bu zaman dilimi içerisinde de önemli mesafeler katedildiği transfer sezonunda görüldü. Önce ki yönetim kurulunun 2 yıl gibi bir zaman zarfında yapabildiği en iyi iş takımın başında herkesin gönlünü hoş tutabilecek bir Ersun Yanal takımın başındaydı. Unutmadan birde fiyasko stadyum projesi fotoğrafları vardı elde.
Sadri Şener yapılan 20 küsür transferin yanında,stadyum modernizasyonu çok kısa bir sürede tamamlandı,Trabzon'un ili sınırları içerisinde 2008 yılı Adrese Dayalı Nüfus Sayımı sonuçlarına göre stadyumda maç izleme ihtimali olan 110.000 kişinin 18.000 kişisine kombine satıldı.Bunların yanında Trabzon Karadenizspor ve basketbolda atılımlarda yapıldı.
2008-2009 sezonunun startı verildiğinde yönetim kurulu Ersun Yanal ve talebelerine yüz çevirmeden kulüp için neler yapılması gerektiğinin peşine düşüldü. Kulüp için milad olan ve sürekli gelir sağlanılacak HES Projesinin yanında GSM işine girildi. Yine sponsorlar ile yapılan anlaşmalar ve son olarakta Trabzonspor Kart bu işlerin çabası.
Ve fırtına..Ersun Yanal çatlağı başladı camia içerisinde. Özellikle yerel basın ve her fırsatta Sadri Şener'in de dediği gibi eleştirmekten başka iş yapmayanların gayretleri ile gelinen noktada Ersun Yanal ile ipler bir şekilde koparıldı,takım paf takım hocası Ahmet Özen'e teslim edildi.Son 5 haftada alınan 4 galibiyet ve Şampiyonlar Ligi fırsatının kaçırıldığı kaybettiğimiz son maç. Bu süreçte takımın yeni hocası olarak düşünülen Şenol Güneş'in doğudan üzerimize güneş gibi doğamaması nedeniyle hangi akla hizmet yapıldığı bilinmeyen Sümer Özkan* güdümlü,Sadri Şener hatalı Samet Aybaba camiada şok etkisi yarattı.
Son dönemde Trabzonspor'un Trabzon Belediyesinden özellikle stadyum çevresinde yapılacak düzenlemeler ile ilgili talepleri oldu ancak bu talepleri karşılamayan ya da işi yokuşa süren belediyenin varlığına tepki gösteremeyen/göstermeyen camia Samet Aybaba kararı üzerine Sadri Şener ve ekibine 3-4 saat içerisinde yaptığı eleştiriden sonra geri adım atıldı. Bu adımın bedelinin camiaya etkisi ilerleyen aylar içerisinde görülücektir ama ilk etapta yukarıda sıralamış olduğumuz işleri yapan Sadri Şener başkanlığında ki yönetim kurulunda da çatlaklar baş gösterdi ve Olağanüstü Genel Kurul kararı alındı.
Sadri Şener'in kulislerde yeni bir liste ile adaylığı kulislerde dolaşsada yaptığı açıklamalar yorulduğu ve yalnız kaldığı yönünde.
Gelinen noktanın Trabzonspor için ne gibi zararları olacağını bekleyip göreceğiz ama şu anda rakiplerimizden bir adım değil yüzlerce adım gerideyiz. Umarım en kısa zamanda bu kaos ortamından çıkar gelecek sezon geçtiğimiz sezonu mumla aramayız..
Not ; Trabzonspor ile Trabzon Belediyesi arasında ki gerginliği,Trabzonspor'un iç bünyesinde ki sıkıntıların nelerden kaynaklandığını daha sonra ki günlerde paylaşacağım.
*Sümer Özkan - Özkan Sümer :)

4 Haziran 2009 Perşembe

29 Mayıs 2009 Cuma

Aferin(!) Giresun


Ne diyoruz ? Şehrine,takımına sahip çık. Çok birşey değil istediğimiz aslında.Sadece şehrine ve şehrinin takımına sahip çık yeter.
Yukarda ki fotoğraf Giresun Üniversitesine hasbel kader asılmış bir BJK bayrağı. Fazla söze gerek yok. Aferin (!) Giresun,devam et böyle..

25 Mayıs 2009 Pazartesi

Alanzinho ve Dövmeleri


Fotoğraflar devamı için http://cizgilerinefendisi.blogspot.com/ :)





Tavuklu Maç ve Konyaspor Üzerine

Yıl 1986-87 sezonu,2.Türkiye Ligi son haftası oynanacak.C grubunda Konyaspor ve Sakaryaspor şampiyonluk mücadelesi veriyor. Ligin son maçlarında Konya-Tarsus İdman Yurdu ve Sakarya - Anadolu oynayacak. Her iki şampiyon adayına da galibiyet yetmiyor. ikisi de, rakibinin son maçta kaç gol atabileceğinin hesabında ancak Sakaryaspor daha avantajlı. Çünkü Anadolu'yu 2-0 yenerse Konya'nın Tarsus İdman Yurdu karşısında 9-0 kazanması gerek. Bu yüzden Konya huzursuz. Gözü kulağı Sakarya'da. Rakip kaç atacak ki, kendisinin kaç atması gerektiğini bilsin. Bunun için iki maç da aynı saatte başlamamalı. Oysa federasyon hakemlere sıkı talimat vermişti ; ''Maçlar tamı tamına saat 16.00'da başlayacak,saniye bile şaşmamalı.'' Dur bakali n'olicek? Konya'daki mücadelenin hakemi Aykan Köseoğlu'ydu,maçın başlamasına yakın, görevlilerden müsabaka topunu getirmelerini istedi. ''Havası kaçmış, şişiriyoruz.'' dediler. Biraz geçince ''Patlamış değiştiriyoruz.'' dediler. Az daha geçince, ''Arkadaş depoda unutmuş, kilitli.'' dediler.Maksat, hakemin başlama saatinden sonra sahaya çıkmasını sağlamak. Neyse, hakemin bozuk çalmasından sonra top getirildi. Köseoğlu sahaya çıkıp, takımları yanına çağırdı. Saat o sırada 16.00'yı geçmesine rağmen Konyaspor ortalıkta görünmüyordu. Köseoğlu bir süre daha bekledi, takım hala gelmeyince sadece Tarsus İdman Yurdu ile birlikte seramoniye çıktı. Halkı selamladılar. Yapılacak şey düdüğü çalıp, maçı tatil etmekti,tam bu sırada büyük bir uğultu duyuldu. Tribünlerden atlayan 3 bin taraftarın omuzunda Konyasporlu futbolcular sahaya geliyordu. Adeta şampiyon olmuş gibi şeref turu atıyorlardı.Herkes saha içerisine girmişti. Hakem Köseoğlu, olan biten karşısında şaşkına dönmüş, kalabalığın derhal boşaltılmasını istiyordu. Kalabalığı boşaltması gereken adamlar da, zaten maçın mümkün olduğu kadar geç başlamasının yararına inandırılmışlar. Ağırdan alıyorlar. Neyse hara güre millet dağıldı. Taraftar, oyun alanını belirleyen çizgiler dışına çıkmıştı ama tribünlere çıkmamıştı. Köseoğlu, bunun vakit alacağını gördüğü gibi ''Tamam kardeşim saha kenarında kalsınlar, gelin maç başlasın.'' dedi. Bu arada kale ağlarını kontrole giden yan hakemler Argun Darıcı ve Hüseyin Su telaşla hakemin yanına koştular ; ''Aykan bey, bunlar ağları kesmişler.'' Hakem çıldırıyor ama ne yapsın ? ''Allah kahretsin.'' diye söylenerek maçı bu şekilde başlatmaya karar veriyor. Tam başlama vuruşu yapılacak. O da ne ? Sahaya yeniden birtakım adamlar doluşup Tarsus İdman Yurdulu futbolculara çiçek vermek istiyor.Köseoğlu'nun ''Durun, bu ne rezalet, dışarı çıkın.'' diye bağırmasına rağmen sahada çiçek vermeler, öpüşmeler sarılmalar gırla. Bu fasıldan sonra yeniden bir başlama vuruşu hazırlığı.Ama o da ne ?Hakemin gözüne bu kez Konya kalecisi Nejat takılıyor. Üstünde kaleci kazağı yok, futbolcu arkadaşlarının giydiği formalardan birini üstüne geçirmiş.Hakem yanına koşup ''Oğlum bu ne hal?'' diye soruyor. Nejat saf saf boynunu büküp ''Hocam kazağım kulüpte kalmış,başka bir şey bulamadım.'' diyordu. Köseoğlu öfkeyle ''Üstünü çıkar, çıplak oyna.'' direktifini veriyor. Kaleci soyunduktan sonra, tam başlama düdüğünü çalacaktı ki.Birileri gene sahaya dalıp Nejat'a kaleci forması vermeye koşuyordu.Maç bir türlü başlayamıyor.Hakem son kez düdüğünü ağzına götürüp tam çalacaktı ki.Bu kez konya kaptanı İsa, Köseoğlu'nun yanına koşup ''Hocam kalelerin ağları yok.'' müjdesini veriyordu (!) Hakem ağları götürenlere koşup ''Nereye götürüyorsunuz.'' diye sordu. ''Hocam yırtılmış onarıp getireceğiz.'' diyorlar. Öfkeyle sahaya dönüp ''Tamam ulan, bu maç ağsız oynanacak.'' diye haykırıyor.Amaç şu maçı bir an evvel başlatabilmek.Yeniden başlama vuruşu noktasına geliniyor.Geliniyor ama o da ne ?Ellerinde televizyon ambalaj kutuları bulunan bir grup, sahanın kenarına geldi ve paketlerini çimlere boşalttılar. Sahaya bir anda 40 tavuk yayıldı. Ortalık ''Gıd gıd gıdaak.'' sesleri ile inliyor. Sanırsınız ki, burası stad değil tavuk çiftliği. ''Hişt... pişt. Gel bili bili.'' diyen sahaya daldı. Akılları sıra tavukları dışarı çıkaracaklar. Oysa dışarı çıkmak isteyen tavukları tekrar içeri kışkışlıyorlardı. Futbol maçı değil, orta oyunu. Sahanın içinde herkes tavuk kovalıyor. Hakem köseoğlu da tavuk kovalayanları kovalıyor. Federasyonun kesin emriyle saniyesi saniyesine 16.00'da başlatılması gereken maç saat 17.00'ye gelmesine rağmen oynanamıyordu. Birkaç perdelik komedi sonrasında bir saatlik zaman kazanılmış ve nihayet başlama noktasına gelinmişti. daha 10'uncu dakika dolmadan Konyaspor Namık'la 1-0 öne geçti. Sanki yer yerinden oynadı, herkes yeniden sahaya doluştu. Sevinmeler, kucaklaşmalar, öpüşmeler. Saha ortasında bir neşe-i muhabbet. Kalabalık zor-bela dağıtıldıktan sonra yeniden oyuna dönüldü. Ama oyunun 24. dakikasında yine alışılmadık bir şey oldu.Yan hakem Argun Darıcı oyun devam ederken elinde bir bıçak Konyalı taraftar tarafından kovalanıyordu. İkisinin kovalamacasını, gazeteciler de kovalamaya başladı.Gazetecilerin fotoğraf çektiğini gören başka taraftarlar da, gazetecilerin peşine düştü. Kaçışma saha içine de taşınca, maç durdu. Bir basın mensubu kendisini kovalayanlardan kaçarken şeref tribününe tırmanıp Vali Kemal Katıtaş'ın yanına koştu. Can havliyle bağırarak ''İmdat beni kurtarın vali bey.'' dedi. Devletin valisinin cevabı ; ''Buraya kadar nasıl koştunsa, öyle kaç.'' Bu arada, maç TRT tarafından radyo ile naklen yayınlanıyordu. Hem olan bitenlerin duyulmaması, hem de Sakaryalılar'ın Konya'daki maç hakkında bilgi sahibi olmaması için hatlar kesildi... TRT'ciler onarıyor, seyirciler koparıyordu. bu arada Konya PTT'sinin telgraf ve telefon hatları da koparılarak başka yerlere bilgi gitmesi engelleniyordu. Maç 1,5 saat yerine engellemeler, duraklamalar ve olaylar nedeniyle 3,5 saatte bitmişti. Konya 9-0 kazanması gereken maçta 5-0'da kalınca kıyametler koptu. Bitiş düdüğü sonrasında Konyalı futbolcular, teknik direktör, yöneticiler ve istanbul basını mensupları birer birer sopadan geçti. Şehirde 100'ü aşkın belediye otobüsü tahrip edildi. ANAP il binası taşlandı, özel otomobiller yakıldı.
*Okuyanı Vururum - Ali Sami Alkış
...
Yukarda ki yazıyı okudukça Konyaspor'un bugün ki hali üzüntümü kat be kat artıyor. Hele ki bu sezon Sakaryaspor gibi futbolun çınarlarından birisinin daha TFF 2.Lig'e düşmesi ile futbolun temel taşlarının sarsılması futbol adına son derece üzüntü verici olduğu aşikar.
Tamam Konyaspor güzel futbol oynamıyor,Turkcell Super Ligde tutunacak güçleride olmayabilir ama bu zamana kadar gelene kadar yukarda ki yazıda olduğu gibi takımına sahip çıkan şehir nerede sormak gerekir ?
Bu saatten sonra yapılacak çok birşey yok gibi dursada Ünal Karaman hoca ile kalan tek maçtan 3 puan alarak rakiplerinin puan kaybetmesini bekleyecek olan Konyaspor'a Bank Asya 1.Lige düşse bile şehrin sonuna kadar sahip çıkıp destek vermesi gerekiyor.
Umarım Konyaspor Turkcell Super Ligde kalır ve dibe değil kafaya oynayan bir takım olurlar.